Kelimeler: oturup

Oturup kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Gel bakalım, oturup konuşalım!


2. Odada oturup sıkılmak yok.


3. Hele ben döneyim de, beraber oturup düşünürüz!


4. Merhumun bu heriflerle karşı karşıya oturup eğlenmesine imkân mı vardı?


5. Dışarıda, bahçe kapısının içindeki kuyunun taşında, Hacı Etem oturup çomak yontarmış!


6. O zaman mindere yan oturup ayaklarını aşağı sallayarak karşılıklı yemeğe başlıyorlardı.


7. Birkaç ahbaba gidip gelmek, onların erkekleriyle oturup kalkmak, büyük bir cinayet değildi.


8. Şahinde gibi bir kadına: Kazık kadar herif evde oturup ekmeğime ortak oluyor!


9. Hayvanını ve kendini yormaya hiç niyeti olmadığı için kahvede oturup yarım saat dinlendi.


10. Hem de on sene burada oturup kendini tanıttığı, herkesin de ne mal olduğunu öğrendiği halde!


11. Geldiğinin ikinci gecesi Çınarlı Handaki odasında eşraftan birkaçıyla oturup kafayı çektiği kasabaya yayılınca, diğer tecrübeli memurlar:


12. Şahinde aşağıda oturup, bir entarisinin sökülen eteğini dikiyor, Muazzez yukarda mindere uzanmış, yavaş sesle şarkılar mırıldanıyordu.


13. Yusuf yerinden kalkar gibi oldu, tekrar kendine hâkim olarak: Gece yarılarına kadar mı oturup hatır sordu?


14. Bütün işi pencerede oturup mahallenin ahvalini kafes arkasından kontrol etmek olan bu kadının verdiği malumat muhakkak doğru İdi.


15. Bu bir haftanın da ancak gündüzlerini, onu da müdür odasında oturup cigara içmek ve nizamiye kapısının yanındaki küçük bahçede aşağı yukarı dolaşmak suretiyle, hapishanede geçirdi.


16. Buna rağmen her ikisinin de gözleri karşı mindere, Salâhattin Beyin her akşam yemekten sonra oturup eski kitapları karıştırdığı köşeye gidince, ikisi de başlarını önlerine eğerek dakikalarca susuyorlardı.