Kelimeler: hâlâ
Hâlâ kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?
1. Bak, baban hâlâ gelmedi!
2. Şaşkın ve hâlâ sarhoştu.
3. Kulaklarında hâlâ uğultular devam ediyordu.
4. Salâhattin Bey de hâlâ gelmemişti...
5. Yüzü hâlâ sarı ve tıraşlıydı.
6. Eskisi gibi hâlâ boş ve işsizdi.
7. Alinin birçok taraflarının hâlâ çocuk olduğu muhakkaktı.
8. Hava hâlâ sıcak olduğu halde kız titriyordu.
9. Burada hâlâ birtakım defterler ve makbuz koçanları duruyordu.
10. Demek ay oldukça yükselmişti ve çocuklar hâlâ dönmemişlerdi.
11. Karısını tekrar eski haline getireceğinden hâlâ ümidini kesmemişti.
12. Kübra biraz toplamış olmakla beraber, yüzünün hasta sarılığını hâlâ muhafaza ediyordu.
13. Muazzezin hâlâ temiz olduğu ve kendisini sevdiği hakkındaki kanaati kâfi değil miydi?
14. Seyrekleşen, kimisi gümüş gibi beyazlaşan ve kimisi hâlâ simsiyah alçaklarda dolaşan bulutlar birbirlerini kovalıyorlardı.
15. Çünkü herkesin aklında hâlâ falancanın ablasının düğünündeki azamet, filanca bayramda falancaların yaptığı muazzam eğlence yaşardı.
16. Kulakları hâlâ, bozuk yollarda yaylının çıkardığı seslerin ve şimdi bile atlar kımıldadıkça öten çıngırağın akisleri ile, uğulduyordu.
17. Sabahleyin, aynı minderin bir köşesinde ve boynu ağrımış olarak uyanınca, içinde hâlâ uykuya daldığı zamanki tatlı hisler yaşıyordu.
18. Bir zamanlar birbirlerinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hâlâ bilmeyeceklerdi.
19. Sonra birdenbire Yusuf un hâlâ gelmediğini hatırlıyor, içi burkuluyor, kafasının içinde müsbet ve menfi ihtimaller, birbirini kovalayan dalgalar halinde çalkalanıyordu.
20. Eğer hâlâ ses çıkarmadan bekliyor ve içinde kaynayıp köpüren çılgınlıklara hâkim olmaya çalışıyorsa, bunu, Muazzezin kendisine bağlılığından emin olduğu için yapıyordu.