Kelimeler: şakir

Şakir kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


61. Şakir Beygillerde çalışırlarmış, dayak atmışlar, maiyetine gelmek isterler, boğazı tokluğuna da olsa senin yanında kalacaklarmış!


62. Şakir, candarmaların koğuşundaki iki katlı tahta kerevetlerden birinin alt kısmına yatağını sermiş ve yatıp uyumuştu.


63. Yalnız bir şeye aklım ermiyor: Şakir; zevkinde, safasında bir serseriydi; evlenmek aklına nereden geldi acaba?


64. Hele böyle Şakir gibi hovardaları kadın kısmı nedense pek beğenir, sonunda da başını taştan taşa vurur.


65. Şakir yüzüne dökülen ve yağlı yağlı parlayan uzun saçlarını fesinin altına sokmaya çalışarak bu tarafa döndü:


66. Evvela ben de bu işe taraftar değildim, ben de bu Şakir Beyi pek edepsiz biri olarak tanıyordum.


67. Ve ihtimal Şakir konuştukları zaman babasına bu izdivacın aynı zamanda lüzumlu olduğunu da ispat ederek onu kandırmıştı.


68. Bir kere Şakir, babasına gözleriyle çıkanları gösterip manalı manalı gülerken Muazzez bu bakışı yakaladı, fakat bir şey anlamadı.


69. Şakir kendisine uzatılan rakı dolu maşrapayı yakaladı, kaşlarını havaya kaldırarak dikti, sonra yüzünü buruşturarak avcunun içiyle ağzını sildi.


70. Fakat ne Yusuf, ne Salâhattin Bey, artık bu meseleyi tekrar eşelemeye lüzum görmüyorlar, Şakir işinin tamamen kapanmış olduğunu sanıyorlardı.


71. Şakir de elini sol tarafına attı, lacivert ceketinin altından iri bir SmithWesson tabancası çıkararak yıldızlara doğru üç el sıktı.


72. Bu sırada ayağa kalkan Şakir, onların arkasından koşmak istiyordu; fakat İhsanla salıncakçı, kollarından tutmuşlar, bırakmıyorlar ve elinden tabancasını almaya çalışıyorlardı.


73. Şakir bütün çehresine yayılan pis bir sarhoş gülüşüyle yanındaki salıncağa, Muazzeze bakıyor, başının şaşkın hareketleriyle, iki tarafa uçan salıncağı takibe uğraşıyordu.


74. Bayramda Şakir le ikisi arasında cereyan eden hadiseyi de bir parça bildiği için, Yusuf un bu işten haberi olmasını şimdilik münasip bulmadı.


75. Fakat Şakir, ömrünün yarısını geçirdiği bu kahvede, bu anlattığımız şeylere bakmıyor, sadece Hacı Etemin daha evvel söze başlaması için gözlerini etrafta dolaştırıyordu.


76. Bir müddet sonra bu ziyaretler yalnız kadınlar arasında kalmaktan çıktı, evvela Hilmi Bey, sonra Şakir, akşam yemeklerini hanımın davetlisi olan bu anakızla birlikte yemeğe başladılar.


77. Halbuki Şakir, olmuş bitmiş saydığı emellerini suya düşüren, her şeyi bırakıp peşinde koştuğu kızı, birkaç yüz sarı lira sayınca, elinden alıveren rakibini görür görmez, köpürmüştü.


78. Şakir, ayaklarını sürükleyerek, kapıya gitti, fakat dışarı çıkarken Hacı Etemle göğüs göğüse geldi: Bu, sanki Şakirt görmemiş, yahut onu tanımıyormuş gibi, başını bile çevirmeden çavuşa doğru yürüdü:


79. Hele bir gün Cennetayağındaki bağa davet edilip orada, uzaklarda dolaşan ve gözlerini kendisine diken Şakir Beye rastlayınca, bu aileden büsbütün soğudu, içini bir ürperme kapladı ve korkmaya başladı.


80. İşte Şakir, içlerine düşeceğini sandığı mahpusları, iç avlu ile nizamiye kapısını birbirinden ayıran yüksek tahta parmaklığa yüzlerini dayayarak sessiz sessiz dışarı bakışırlarken gördü; bu da ancak bir hafta sürdü.