Kelimeler: önüne

Önüne kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


21. Babası tulumbada elini yüzünü yıkarken Yusuf yukarı çıkıp odada pencerenin önüne oturdu.


22. Beni görünce ayıp bir şey yapmış gibi önüne bakarak hemen aşağı indi.


23. Etem, diğerlerini iterek öne doğru sokuldu ve Kaymakamın önüne bir kâğıt sürdü.


24. Hoca, çocuğun aklına ve gözlerinin önüne gelince dudakları elinde olmayarak bir büküldü.


25. Uzun uzun önüne baktıktan sonra birdenbire ve sert bir sesle tekrar başladı:


26. Boş teldolap, boş torbaların yığıldığı yeşil sandık gözünün önüne geldi: Ah, nasıl oldu?


27. Dudaklarını ısırarak kâh önüne, kâh Muazzeze bakıyor, sağ ayağının burnuyla bahçenin toprağını eşiyordu.


28. Önüne bırakılan ve bu köyün çamlarının mahsulü olan fıstıklardan birkaç tanesini ağzına attı.


29. Hilmi Beyin elleri süratle işlemeye başladı ve biraz sonra dokuzlu Salâhattin Beyin önüne düştü.


30. Önüne bir lokma ekmek tutuluyor ve bunun geri alınması tehdidiyle en olmayacak şeyler yapılıyordu.


31. Birkaç kere, annesinin ve babasının evde olmadığı akşamlar, Yusufu geç vakte kadar bekledi, o gelince önüne çıkıp:


32. Rengi kaçmış dudaklarının kenarında şaşkın ve manasız bir tebessüm belirdi ve başını önüne çevirir çevirmez derhal silindi.


33. Rumelili ihtiyar bir hizmetçi, çocukların önüne bir iki kap yemek kor, ondan sonra odasına giderek uyur, onları keyiflerine bırakırdı.


34. Şaşkın ve ağlamış gözlerle ara sıra etrafı süzüyor, fakat daha ziyade önüne bakarak, ihtimal bu sıkıntının biteceği dakikayı bekliyordu.


35. Birdenbire görülmemiş derecede inkişaf eden muhayyilesinin, önüne sıraladığı çeşit çeşit manzaralar, hayaller onu yatakta mütemadiyen kımıldamaya ve yüzünü ıstırap ile buruşturmaya sevkediyordu.


36. Fakat şimdi birbiri arkasından yuvarlanıp gelen ve önüne geçilmez bir şekilde inkişaf eden bir hadiseler zinciri ona en umulmayacak şeyi yaptırmak istiyordu.


37. İbramcaköyden sonra önüne çıkan zeytinlikler arasında, ayaklan çamurlara saplanarak yürüyor ve bu civarda bulunduğunu duyduğu, fakat yerini katî olarak bilmediği bir pınarı arıyordu.


38. Eşya namına Kübranın yatağı, yatakla ocağın arasında duran ufak bir tahta sandık ve bir de yatağın önüne serili duran eski bir kilim parçası vardı.


39. Fakat Kaymakam bir türlü elindeki gazeteyi bitirmiyor ve Muazzez oturduğu yerden yuvarlanacak gibi önüne eğiliyor, sonra birdenbire kendini toparlıyor ve korkak gözlerle etrafına bakıyordu.


40. Yaşı otuz beşten fazla olmamasına rağmen kalpağının kenarından bembeyaz saçları görünen kaymakam en ileride, başı önüne eğili ve gözleri atının ıslak ıslak sivrilen kulaklarında, gidiyordu.