Kelimeler: zaman

Zaman kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


101. Ve bunlar hüküm ve nüfuzu ellerine aldılar mı, iş bitmiş demektir: Artık dimağımızın bu işi mantığa uydurup makul göstermesi bir zaman meselesidir.


102. Yusuf annesiyle konuşurken, gözleri Kübraya iliştikçe başını çevirmiş ve üzerinde her zaman garip bir tesir yapan bu kızın mevcudiyetinin farkına varmamaya çalışmıştı.


103. Halbuki Şahinde, Salâhattin Beyin artık uzun zaman başlarında kalamayacağını, kendi kendine itiraf etmese de, seziyor ve ondan sonra da ayakta durabilecek çareler arıyordu.


104. İkisinin içinde de hem uzun zaman sonra tekrar görüşmenin verdiği bir memnuniyet, hem de belki bir daha görüşmeyeceklerini sezmekten doğan bir hüzün vardı.


105. Onun her şeyi haber almasını, eve gelip kendisini dövmesini, hatta bıçaklanmasını, ortalığın altını üstüne getirmesini istiyor, ancak o zaman bu işlerden sıyrılabileceğini seziyordu.


106. Uzun geceliğinin altından ayak bilekleri görünüyor ve bir yere oturduğu zaman, sarı, seyrek ve ince tüylerle kaplı muntazam bacaklarının alt kısımları meydana çıkıyordu.


107. Yusuf bu anda karşısındakinin gözlerinde, ona ilk defa zeytinlikte rastladığı zamanki batıcı bakışları gördü ve kendini o zaman da olduğu gibi suçlu hissetti.


108. Uzun zaman bu halin devam etmesini doğru bulmadığı için bir gün ani bir karar verdi, damadını kendi yanma, kaymakamlığa tahrirat kâtibi olarak tayin ettirdi.


109. Hislerinin şiddeti ve dünyalarının ayrılığı cihetinden yapayalnız olduklarını, birbirlerine söylemeden biliyorlar ve bunun uzun zaman devam etmesinin ne dereceye kadar muhtemel olduğunu korku ile düşünüyorlardı.


110. Muazzezin uzun zaman geri dönmediğinin farkına varan Meliha üzüm yemeyi bırakarak içeri koştu ve Şahindeye Yusuf un gelip Muazzezi çağırdığını ve herhalde beraber gittiklerini söyledi.


111. Ziyaretlere başladığı zaman Yusuf a, annesinin tavsiyesine uyarak, hiçbir şey söylememiş olması, şimdi onu, daha sıkı bir ketumiyete ve hatta bazen mufassal yalanlar icadına sevkediyordu.


112. Gözünü yumduğu zaman bir sürü dağ, fundalıklı bayır, kerpiç, ahşap veya kâgir evli kasaba ve bir sürü de insan görüyor, fakat bunların hiçbiri onun alakasını çekemiyordu.


113. Hangi kuvvetten emir aldığını bilemediği muhayyilesi o zaman faaliyetini büsbütün artırıyor ve bazı ihtimallerin levhalarını, Yusuf u bitap bir hale getirinceye kadar, onun gözlerinin önünden çekmiyordu.


114. Bunun için, ancak her şeyle alakalarını keserek kendi dünyalarına döndükleri zaman rahat ediyorlar, muhitle temasta bulunmaya mecbur olunca fena hissikablelvukuların altında ezilmeye başlayarak sıkılıyorlar ve kaçmak istiyorlardı.


115. Cuma günleri hep beraber bir ahbabın bağına gidildiği ve erkekler bir tarafa, kadınlar bir tarafa ayrılıp kendi aralarında âlemlere başladıkları zaman ne Yusuf un, ne de Muazzezin bulundukları yerle bir alakaları oluyordu.


116. Yüzünü hiç kimsenin görmediği bu servetin bazı parçaları, akrabalardan biri evlendiği veya bir çocuk sünnet olduğu zaman bir çift elmas küpe, bir dizi inci veya mavi boncuklu bir Maşallah halinde kendini gösterirdi.


117. Sabahları kalktığı zaman kendisine böyle kahvaltı hazırlayacak veya sadece kolunu mavi yorganın üzerine uzatıp uyuyacak bir kadın yerine, herhangi bir köy odasının isli kalaslı tavanını görmek Yusuf a bir an için pek acı geldi.


118. Başlarını çevirip baktıkları zaman, onun hâlâ orada, ateş ettiği yerde durduğunu, tabancayı tutan sağ elinin ölü gibi aşağı sallandığını ve diğer eliyle de, kendisini götürmek, kandırıp kaçırmak isteyen Hacı Etemle diğer adamlarını uzaklaştırmaya çalıştığını gördüler.


119. Şahinde de bütün dırıltısına rağmen bu işten pek şikâyetçi değildi: Muazzezi her zaman Yusuf a bırakıp istediği gibi gezebiliyor, kızı her yere götürüp başına dert etmek veya evde bırakıp gözü arkada kalmak gibi sıkıntılardan kurtuluyordu.


120. Yusuf a kalsa gene işin farkına varacağı yoktu, bereket versin hiçbir zaman ondan ayrılmayan ve yapılan teklif ve tehditlere rağmen Yusuf u terketmeyen Ali, ona birçok bilmediği şeyleri öğretiyor, pek körü körüne yürümemesini temine çalışıyordu.