Kelimeler: geldi

Geldi kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


41. Kaldırımlarda müthiş bir gürültü çıkararak ilerleyen yaysız arabada adamakıllı sarsılarak Çayiçini ve Bayram Yerini geçti; evine geldi.


42. Şimdi kızı böyle telaşla yatakta kımıldanır görünce, nedense aklına onun şimdi, bunlar gelince yatağa girdiği düşüncesi geldi.


43. Boş sofranın başına, kendisine nispet verir gibi alaycı gözlerle bakan annesinin karşısına, tekrar oturmak ona pek acı geldi.


44. Doktor, ölülerin üstüne yorganı tekrar çekerek çocuğun yanına geldi, kopuk parmağı tamamen kesti ve eh yıkamaya, sarmağa başladı.


45. Kendisini yine şaşırtacak kadar kısa bir zamanda Havrana geldi ve şehre girmeden, mezarlığın kenarından dolaşarak, çayın öbür yakasına geçti.


46. Muazzezin aklına birdenbire, bir zamanlar Yusuf un Hilmi Beylerin hediyesi bir bileziği nasıl eğribüğrü yapıp attığı geldi ve şaşırır gibi oldu.


47. Öteki bu sefer tahta merdivenleri atlayarak indi ve meh- taptan aydınlanan avlunun öbür başındaki odalardan birine girerek elinde bir çıra ile geri geldi.


48. Bu sözlerin çocukça ve basit olması, onlarda oldukça hakikat bulunmasına mani değildi; ve çocuk mantığına hitap ederek bunlara mukabele etmek Salâhattin Beye çok güç geldi.


49. Fakat bu sırada Ali geldi, Kâzıma babasının öğle yemeğinden evvel izin vermediğini, bayram sabahı öğleye kadar dükkân açmanın sair zamanın bir haftasından çok kâr bırakacağını söylediğini anlattı.


50. Şakir, ayaklarını sürükleyerek, kapıya gitti, fakat dışarı çıkarken Hacı Etemle göğüs göğüse geldi: Bu, sanki Şakirt görmemiş, yahut onu tanımıyormuş gibi, başını bile çevirmeden çavuşa doğru yürüdü:


51. Sabahları kalktığı zaman kendisine böyle kahvaltı hazırlayacak veya sadece kolunu mavi yorganın üzerine uzatıp uyuyacak bir kadın yerine, herhangi bir köy odasının isli kalaslı tavanını görmek Yusuf a bir an için pek acı geldi.


52. Burhaniye tarafına giden candarma geceyi Edremite yarım saat mesafede bulunan FrenkkÖyde geçirdikten sonra sabahleyin güneşin doğup oldukça yükselmesini bekledikten sonra, öğleye doğru, Burhaniyeye geldi ve caminin yanındaki bir kahveciden, akşam Ayvalık tarafına doğru bir arabanın geçtiğini öğrendi.


53. Biraz daha yürüyerek kurumuş bir dere yatağına geldi ve burada bin bir türlü nebat ile karşılaştı: Ufak çınar ve söğüt fidanlarının dalları birbiriyle karışıyor, hayıt ağaçlarının ekşi kokusu etrafa yayılıyor, zakkum fidanları erguvan renkli çiçeklerle parlıyor ve kımıldıyor ve sararmış sazlar, dikenler, kamışlar, yabani naneler, vahşi ayva fidanları birbirinin içinde kayboluyordu.