Kelimeler: belli

Belli kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Dinleyeceği şeyler belli idi.


2. Belli olmaz, belki haftaya gelirim!


3. Göreyim seni, kaymakam kızı olduğunu belli et!..


4. Dilinde biraz Rumeli şivesi vardı, fakat bunu belli etmemeye çalışıyordu.


5. Yusuf a bir şey belli etmiyor ve bundan biraz da korkuyordu.


6. Biraz hızlanınca Şakir, dört tarafa çarpılır oldu, belli ki fena halde sarhoştu.


7. Güya kime söylediğini belli etmeyerek, fakat yarı yarıya Aliye bakarak, küfürler savuruyor ve:


8. Nihayet bütün bunları sisli bir havadaki ağaçlar gibi belli belirsiz, karışık bir şekilde hissetmek...


9. Salâhattin Bey bu tavsiyelere riayet ettiği halde kısa zamanda ve pek belli şekilde çökmekten geri kalmadı...


10. Akşam üzerine doğru çıkan ve denizden gelen rüzgâr hiç artmamış olduğu halde, şimdi gündüzkünden daha çok belli idi.


11. Yusuf çok iyi bildiği bir şeyi söylüyormuş kadar katiyetle ve karanlık birtakım hislerin şevkiyle cevap verdi: Belli olmaz...


12. Yusuf kendine mahsus belli belirsiz tebessümü ile karısını okşuyor ve içinden bir şeyler söylüyormuş gibi, kapalı dudaklarını oynatıyordu.


13. Bütün raks, gelinin, vücudunun muhtelif yerlerini, belli belirsiz, fakat görülmemiş bir ahenkle ve birbirinin içinde kaybolarak, hareket ettirmesinden ibaretti.


14. Şehrin dışında büsbütün kendini belli eden bir poyraz, ovayı kıvrıla kıvrıla dolaşıyor, kavakları, ıslıklar çalarak birbirleriyle kucaklaşmaya mecbur ediyordu.


15. Ekserisi pis birtakım hastalıklarla malul olan bu heriflerin evleri bundan sonra dışardan pek belli olmayan ve şiddetle saklanan faciaların yuvası olurdu.


16. Kızgın güneşin altında boğulur gibi uzanan ve yaşamakta olduğunu ancak ışık vasıtasıyla belli eden tabiat, yarım saat kadar süren bir karanlık esnasında derhal başka bir ruh almıştı.


17. Hele gözü Yusuf un kalem tutan başparmaksız sağ eline ilişince bu kadar komik bir manzaraya tahammül edilemeyeceğini belli eden bir gülüşle yüzü yayılmış, sarı fakat muntazam dişleri meydana çıkmıştı.


18. Evlendikten sonra bir adamın bütün gayesi ve istikbal düşüncesi, bir kere içine girmiş bulunduğu ve şimdi mukadder telakki ettiği bu belayı ses çıkarmadan ve dosta düşmana pek belli etmeden sürükleyip götürmek, onda herkes tarafından söylenen, fakat kimse tarafından bulunamayan meziyetler ve saadetler araştırmaktır.