Kelimeler: üzerine

Üzerine kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Bu söz üzerine Muazzezin vücudundan bir ürperme geçti.


2. Muazzez bu hareketsiz vücudun üzerine atılarak onu sarsmaya ve:


3. Üzerine pike bir Örtü örtüldü ve kâğıtlar ortaya çıktı.


4. Bu sözler üzerine hemen yukarı koşan delikanlının arka- sından seslendi:


5. Başı biraz sağ tarafa çevrilmiş ve ak saçları tahtaların üzerine serilmişti.


6. Yüzü, pis bir şeyin üzerine tükürüyormuş gibi, tiksinen bir ifade almıştı.


7. Sofranın yanına, alçak bir iskemlenin üzerine konan lamba, Muazzezin ince ellerini sapsarı gösteriyordu.


8. Ve şimşir üzerine oyulmuş çeşmeye giden kız tasvirlerinin altındaki şiirleri ezberlediği zamanları hatırladı.


9. Yusuf gözlerini bu tarafa çevirince, üzerine bulutlar çökmüş bir deniz görür gibi oldu.


10. Yusuf un yanına sokuldu, yan yatmış bir pirinç çuvalının üzerine ikisi de oturdular.


11. Bugün çapraz yelekli, lacivert bir elbise giymiş, yeleğin üzerine yarım okkalık gümüş bir köstek takmıştı.


12. Kübra, başından geçenleri anlattığı gün, akşam üzerine doğru, Yusuf, evden çıkmış, Şerif Ağanın oğlu Alinin dükkânına gitmişti.


13. Akşam üzerine doğru çıkan ve denizden gelen rüzgâr hiç artmamış olduğu halde, şimdi gündüzkünden daha çok belli idi.


14. Ayakları çam iğnelerinin üstünde kayarak biraz ilerlediler, devrilmiş bir kütüğün üzerine yan yana oturarak uzaktaki denize bakmaya başladılar.


15. Meydanın kenarında, üzerine tente gerilmiş sergilerin altında, Alanyalı ve Aksekili çerçiler bağıra bağıra bilezik, kurdela, sakız, kma vesaire satıyorlardı.


16. Kendisinin biraz ötesinde iki ihtiyar geniş ve üzeri hasır örtülü peykenin üzerine bağdaş kurmuşlar, elleri çenelerinde, düşüne düşüne dama oynuyorlardı.


17. Üstü açık ve tek atlı arabanın içine bir kilim ve onun üzerine bir şilte kondu, bunlar da bir halı ile örtüldü.


18. Muazzez odanın sokak tarafı boyunca uzanan sedire bir peşkir seriyor, üzerine, bakır bir tepsi içinde getirdiği kahvaltıyı koyuyor ve Yusuf u çağırıyordu.


19. Kasabanın bazı evlerinin pencerelerini aydınlatan hafif ve sarı bir ışık, Yusuf un ıslak gözlerinde yıldızlanıyor ve dalgalı bir su üzerine bırakılmış gibi oynuyordu.


20. Atları görünce, kenardaki ekşi kokusu ta uzaklara kadar yayılan bir gübre yığınının üzerine çıktı; değneğini ayaklarının ucuna dayadı ve büyük gözlerle geçenlere bakmaya başladı.