Kelimeler: yerden

Yerden kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Oturduğu yerden gözlerini uğarak etrafına bakındı.


2. Bir yerden kokusu çıkarsa baban vasıtasıyla önlemek isteyecekler herhalde...


3. Birden olduğu yerden kalktı, Yusuf a koştu, onun ellerine sarılarak:


4. Gitgide coşan Kaymakam, onu oturduğu yerden çekip kucağına almak istedi.


5. Bilinmeyen bir yerden bir felaketin geleceğinden eminmiş gibi onu kendine çekerek sımsıkı sarıldı.


6. Fakat insanlar, deminki müthiş sıcağın gevşekliğini henüz üzerlerinden atamadıkları için, sokuldukları yerden çıkamıyorlardı.


7. Birdenbire olduğu yerden kalktı, aşağı koştu, sokak üstündeki odada yatağını toplayan Şahindeyi kolundan tutup çekerek:


8. Davulcu oturduğu yerden kalkıp elini bağrına basarak: Aha namusum hakkı için dediğin gibi ifade vereceğim...


9. Yusuf onu yerden bir taş alıyormuş gibi hızla ve bütün avcuyla yakaladı ve kaşlarını çatarak:


10. O da sağlam bir şey bilmiyor, hep şurdan hurdan duyma, ama ateş olmayan yerden duman çıkmaz.


11. Olduğu yerden yavaşça öne doğru giderek Yusuf un bütün vücudunu kucaklamak ve onun alev gibi kulaklarına:


12. Yusuf a asırlar kadar uzun gelen bir saniyeden sonra, yanıbaşından ve yerden doğru, bir fısıltı duyuldu:


13. Taa kışa kadar hiçbir yerden hiçbir ses çıkmadı, yalnız kışın bazı vakalar, kendisiyle uğraşanlar bulunduğunu ona anlattı.


14. Kafasının tam ortasında, saçlarının bir daire yaptığı yerden ensesine doğru inen harikulade muntazam bir hat, Muazzezde hiç durmadan sarılıp öpmek arzusu uyandırıyordu.


15. Fakat Kaymakam bir türlü elindeki gazeteyi bitirmiyor ve Muazzez oturduğu yerden yuvarlanacak gibi önüne eğiliyor, sonra birdenbire kendini toparlıyor ve korkak gözlerle etrafına bakıyordu.


16. Hiçbir yerden öğrenilmiş olmayan ve tabiatın henüz kendisine bağlı bulunanlara uyanık tuttuğu bir his onlara, hayatın bütün kalabağından ve müşterek yürüyüşünden ayrılmanın dehşetini fısıldıyordu.


17. Orada erkeklerin uzun sırıkları küçük yapraklı dallara hızla vuruşlarını ve siyah kıvraklarının eteklerini bellerine sokmuş kadınların iki kat eğilerek, soğuktan sertleşen parmaklarla yerden zeytin tanelerini toplayışlarını seyreder, yahut sırtını bir ağaca vererek yere bakardı.