Kelimeler: vermek

Vermek kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Bir şeyler yapmak, artık her şeye bir son vermek lazımdı.


2. Fakat senden böyle ikide birde ayrılı vermek de hoş değil.


3. Çocuk ehemmiyet vermek istemeyen bir tavırla başını salladı ve elini uzattı:


4. Kızını kendine anlatılan şekilde bir ite vermek mecburiyetinde kalacağını aklı almıyordu.


5. Bu bir tek çare, onun eskiden beri istediği şeydi: Muazzezi Şakir e vermek...


6. Hulusi Bey in onu buraya çağırışının sebebi herhalde yalnız bu nasihatleri vermek değildi.


7. Kapıyı çalarken, sözlerine bir son vermek ister gibi, çok bilmiş bir tavırla başını sallıyor:


8. İçine düştüğü çukurun derinliğini haber vermek belki onu daha çok korkutacak ve meyus edecek; fakat bir işe yaramayacaktı.


9. Bu izdivaç mikrobu evlendikten sonra faaliyetine başlar: Evvelce birtakım emelleri olan, yükselmek, kendini göstermek, eser vermek isteyen adamlara bir kalenderlik, bir lakaytlık gelir.


10. Zihninde işi çabuk kestirip atacak bir cümle hazırlamaya uğraşıyordu: Kız razı olmuyor; senin işin sarpa sardı tarzında bir şey söylemek ve mümkün olduğu kadar az izahat vermek niyetindeydi.


11. İşi daha fazla sürüklemek, bir sürü kurnaz ve insafsız kurtlarla uğraşmak, onlara her gün ayrı bir bahane bulmak, onların şimdi pek de saklı olmayan tehditlerini anlamamazlıktan gelmek ve hepsine güler yüzle, kibar kibar cevaplar vermek artık elimden gelmiyor.


12. Ona evlat ve kardeş muamelesi yapacak oldu ve çirkin bir alayla karşılandı; efendi ve hâkim muamelesi yapacak oldu, ya isyan, yahut da, daha ileri gidecek olursa, bayılma nöbetleri ile karşılaştı; en nihayet ona tam bir müsavat vermek isteyince de bir sürü yersiz taleplere, saçma hareketlere ve sonradan görme arzulara tahammül mecburiyetinde kaldı.