Kelimeler: gene

Gene kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


21. Yusuf bazı sabahlar erken kalkınca gene Sarı Hafızın salâ verdiğini ve ezan okuduğunu duymuştu.


22. O gene bildiğini okuyacak ve Yusuf un uzun süren yokluğu ona hareketlerinde daima serbestlik verecekti.


23. Bereket versin, Anadolunun bu yalnız kendisine mahsus dertleri yanında bunların gene yalnız kendisine mahsus çareleri vardır.


24. Bunların nazarında kızlara bulunacak en iyi ve münasip koca gene bu eşraf züğürtü serseriler, bu müflis ayyaşlardı.


25. Son aylarda mütemadiyen kafasını dolduran ve bir türlü cevabı verilmeyen bu sualin gene beyninde zonklamaya başladığını hissediyordu.


26. Onun için ömrünün bu en azaplı, en fırtınalı anında gene, sükûnetini aldı ve Aliye sadece duyduğu vakayı anlattı.


27. Gene pek az zaman içinde tesbit etti ki bu güzel kedinin çok sivri tırnakları, bu kuzunun sert boynuzlan vardır.


28. Bulundukları yerin sol tarafında çamlarla örtülü bir bayır yükseliyor, sağlarında ise gene çamlı bir sırt, aşağıya, belki bir kilometre uzakta yatan denize uzanıyordu.


29. Evdeki hayatın bu sefer tersine bir değişmeye uğradığını fark eden Yusuf, artık nasıl olsa her şeyi anlar ve Muazzezin korktuğu ve beklediği kıyamet gene kopardı.


30. Bir akşam, gene başlamak üzere olan bir mükâlemeyi kesmek için, sert sert cevaplar verirken birdenbire elini uzatarak Muazzezin yanağını okşamış, Muazzez bu elin sıtmalı gibi titrediğini farketmişti.


31. Bilhassa siyah, ince, fakat çok keskin kaşlarının gölgelediği gene simsiyah ve iri gözleri çok şeyler biliyor hissini veren görmüş geçirmiş bir bakışla ve hiç çekinmeden insanın yüzüne dikiliyordu.


32. Duyduğu şeyler, tahminler ve Muazzezin hah bu evde bir şeyler olduğunu ona anlatıyor, fakat gene Muazzeze bir kere bakmak, bu kızcağızın dünyanın en masum insanı olduğundan şüphe etmeyi bile imkânsız kılıyordu.


33. Yusuf un odaya girerek dolapları açacağını, orada gene son günlerde peyda olan peçete ve çatal bıçak takımlarını göreceğini sanmış, onun müthiş hiddetini ve kendisinin her şeyi ağlayarak itiraf edeceği ve af dileyeceği anı beklemişti.


34. Yusuf a kalsa gene işin farkına varacağı yoktu, bereket versin hiçbir zaman ondan ayrılmayan ve yapılan teklif ve tehditlere rağmen Yusuf u terketmeyen Ali, ona birçok bilmediği şeyleri öğretiyor, pek körü körüne yürümemesini temine çalışıyordu.


35. Dünyadan elini eteğini kesmiş bir kasabanın gene dünya ile pek alakası olmayan bir kaymakamı vardı ve o şimdi burası ile bağlarını büsbütün keserek kasabayı ve halkını, zamanın müthiş bir süratle dönmeye başlayan ve sarsıntıları buralara kadar gelen çarkına terk etmişti.