Kelimeler: aldı
Aldı kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?
21. Birisi teneke çerçeveli gözlüğünü çıkarıp eline aldı ve Yusuf a işaret ederek:
22. Heybenin tâ dibinden büyükçe bir bıçak aldı ve onunla toprağı kazmaya başladı.
23. Kız çıplak kollarını yorganın altından çıkararak tası tuttu ve birkaç kaşık aldı.
24. O zaman Yusuf un da çehresi değişti; birdenbire düşünceli bir hal aldı.
25. Hilmi Bey masanın üstündeki tütün paketini aldı, arka tarafındaki dağınık rakamları topladı ve:
26. Sokak üstündeki odadan kolonya şişesini aldı, hizmetçi kadını, Kübranın anasını eliyle dürterek uyandırdı:
27. Arabanın kapısına yaklaşmış olan Muazzezin koluna başını dayayarak bir müddet derin derin nefes aldı.
28. Hep o yarı kapalı gözlerle, kaşları alnına doğru gerilmiş, meydan okuyan bir tavır aldı.
29. Şakir kapıya yakın bir masaya gitti, tahta iskemleyi külhanbeyce bir tavırla çekip altına aldı.
30. Ciğerlerinin en son köşesini şişirecek kadar geniş bir nefes aldı ve tabiatla beraber kendisinin de canlandığını zannetti.
31. Hasip Efendi yerinden kalkıp Yusuf un yanına gelerek masasının üstündeki kamış kalemi aldı, açtı, tırnağına bastırıp denedikten sonra:
32. Onun için ömrünün bu en azaplı, en fırtınalı anında gene, sükûnetini aldı ve Aliye sadece duyduğu vakayı anlattı.
33. Aşağıda zeytinyağına ekmek banarak ve yarım çanak pekmez içerek kahvaltı ettikten sonra, dükkânın anahtarını duvardan aldı ve sokağa çıktı.
34. O zaman Hacı Etem elini ceketinin sağ cebine atarak bir küçük torba daha aldı, masanın üstüne, diğerinin yanına bıraktı.
35. Uykudan gözlerini uğuşturan bir delikanlı atları içeri avluya aldı ve yere indikten sonra ba- caklarını geren Kaymakama şaşkın şaşkın baktı.
36. Yeşil tahta sandığın bir köşesinde duran sofra bezini, yarım ekmeği, ocağın yanında asılı duran torbadan kaşıkları aldı, içini çekerek sofrayı hazırlamaya başladı.
37. İhsan, onu yanına alıp Soğuktulumba yolundaki bir hana götürdü, yarım saat içinde pazarlığını filan yaparak beş buçuk altına güzel ve beyaz bir at aldı.
38. Bir müddet sonra derin bir nefes aldı; karısını tekrar gocuğa sararak, incitmekten korkuyormuş gibi ihtimamla, çukura yerleştirdi ve yumuşak toprakları avuçlarıyla çabuk çabuk onun üzerine attı.
39. Kendisi de atlayarak karısını kucağına aldı, üşümesin diye sımsıkı sardı, açık duran bahçe kapısından başını eğerek geçti ve hayvanı, iki dakika evvel geldiği gibi, dörtnala kaldırdı.
40. Çavuş tekrar gülümsedi ve masanın üstündeki torbacıkları ceketinin iç cebine yerleştirdi; elinde tuttuğu Browning tabancayı da, çekmecelerden birini çekerek, oradaki kâğıtların üstüne bıraktı ve gözü kilitleyip anahtarı yanına aldı.