Kelimeler: açık

Açık kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Evden ayrıldığı zaman hava açık ve soğuktu.


2. Odasına çağırdığında kapıyı ardımda hep açık bırakırdım.


3. Bir baktım kızın göğsü bağrı açık: Ne oldu?


4. Eli pek açık ve eğlenceye biraz fazla düşkündü.


5. Resmi ceketinin açık duran yakasından kıllı göğsü görünüyordu.


6. Oğlanın açık, cesaretli ve kendine güvenen tavrından bunu anlamalıydı.


7. Boş torbalar bir kenara yığılmış duruyor, sadece bir bulgur torbası, yarı açık, ortada kabarıyordu.


8. Şahinde kızının yüzü gözü açık olarak şehirden geçmeyeceğine memnun olmakla beraber, daha çok şaşırdı.


9. Salâhattin Beyin yarı açık gözlerinden yanaklarına doğru yaşlar süzülüyor ve bunlar, henüz sıcaklığını kaybetmeden, kızının eline damlıyordu.


10. Bu sözü o kadar açık ve kısa olarak nasıl söylediğine kendisi de şaşıyormuş gibi gözlerini açarak Yusuf un yüzüne baktı.


11. Masadan biraz açık duran bir iskemleye Yusuf un şahsen tanıdığı fakat kim olduğunu bilmediği kır saçlı bir adam oturmuş ud çalıyordu.


12. Üstü açık ve tek atlı arabanın içine bir kilim ve onun üzerine bir şilte kondu, bunlar da bir halı ile örtüldü.


13. Erkenden kalkıyor, kollarını ve boynunu açık bırakan beyaz geceliğiyle aşağıya koşuyor ve Yusuf a pekmez, tulum peyniri ve ev ekmeğinden ibaret bir kahvaltı getiriyordu.


14. Hami Bey, bu kadar açık bir hakikati müdafaa mecburiyetinde kaldığından dolayı hayret ediyormuş gibi bir tebessümle söze başlayarak meseleyi bir kere daha hulasa etti.


15. Son zamanlarda mektebi asıyor, devam ettiği zamanlarda ise bazı delikanlılarla beraber yaptığı rakı alemlerinden, kadın vakalarından bahsederek dinleyenlerin ağızlarını hayret ve gıpta ile açık bırakıyordu.


16. Kendisi de atlayarak karısını kucağına aldı, üşümesin diye sımsıkı sardı, açık duran bahçe kapısından başını eğerek geçti ve hayvanı, iki dakika evvel geldiği gibi, dörtnala kaldırdı.


17. Zeytinliklerin arasında yükselen yamaçlarda, ortalara doğru, yer yer ağaç kümeleri vardı; bunların bir kısmı henüz çıplaktı, bir kısmı ise açık yeşil bir yaprak örtüsüne sarınmaya başlamıştı.


18. Hiç kimseye haber vermeden ikisinin beraberce köye gitmelerinin en iyi çare olduğunu ve babaları ayaklarına gittikten sonra çocukların inat etmeyeceklerini, mümkün olduğu kadar açık bir şekilde karşısındakine izah etti.


19. O zaman geniş ve açık olan tabiat bile şimdi böyle iki kaya arasına sıkışmış ve o zaman uçsuz bucaksız, büyük görünen gökyüzü, şimdi beyaz ve yumuşak bir örtü halinde üzerlerine çökmüştü.


20. Bu, ağaç, minare ve kiremit kümesinin etrafını ayva ve diğer meyva ağaçlarından ve ova tarafında bağlardan ibaret açık yeşil bir çember sarıyor; onun etrafında da siyah yapraklı zeytinlerin daima kıpırdayan halısı göz alabildiğine uzanıyordu.