Kelimeler: yusuf

Yusuf kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


521. Kendi evinde olan biten işler hakkında dışardan duydukları ile kanaat etmek, adamcağıza güç geliyordu ama, Yusuf tu bu, işlerine pek akıl ermezdi...


522. Muazzez odanın sokak tarafı boyunca uzanan sedire bir peşkir seriyor, üzerine, bakır bir tepsi içinde getirdiği kahvaltıyı koyuyor ve Yusuf u çağırıyordu.


523. Yusuf annesiyle konuşurken, gözleri Kübraya iliştikçe başını çevirmiş ve üzerinde her zaman garip bir tesir yapan bu kızın mevcudiyetinin farkına varmamaya çalışmıştı.


524. Yusuf bir gözünü hafif kapayarak bu ayaklardaki toma halkalarını seyrediyor ve bir taraftan da Hulusi Beyin kendisini buraya neden çağırdığını merak ediyordu.


525. Yusuf haftada, on beş günde bir, yorgun ve harap bir halde geliyor, bir gece kaldıktan sonra, sabah ezanıyla beraber tekrar yola düzülüyordu.


526. Yusuf ise, bütün insanlardan ümidini kestiği bu sıralarda karşısına böyle bir dostun çıkışını biraz hayret, fakat daha çok sevinç ve teşekkürle karşılıyordu.


527. Yusuf mükâlemenin çok sert bir üslupla devam ettiğini ve bunda biraz da kendi kabahati olduğunu düşünerek mülayim bir sesle ve yarı şaka:


528. Yusuf yaklaşınca âdeti olduğu üzere elini arkadaşının omzuna koydu, yüzü gülüyordu, fakat bu gülüşte biraz da karşısındakini küçük gören bir ifade vardı:


529. Fakat hadiseler birdenbire o kadar süratli bir cereyan aldılar ki, Yusuf değil hayatının ilerisini, birçok kereler, içinde bulunduğu günü düşünmeye bile vakit bulamadı.


530. Fakat kapı sahiden çalınıp Yusuf içeri girince kalbi hem bir sukutu hayal, hem bir sevinçle burkuluyor, yüzü ağlamakla gülmek arasında bir ifade alıyordu.


531. Hele Yusuf haylazlık edeceğine senelerden beri bir baltaya sap olmuş olsa, veya Muazzeze göz koymayıp kızı Şakire verseydi, vaziyetleri herhalde başka türlü olurdu.


532. Kasabanın bazı evlerinin pencerelerini aydınlatan hafif ve sarı bir ışık, Yusuf un ıslak gözlerinde yıldızlanıyor ve dalgalı bir su üzerine bırakılmış gibi oynuyordu.


533. Oğlan iki üç hafta köye dönmeyeceğini, buradan Havrana gidip oradaki eniştesinde kalacağını söylüyor ve Yusuf la Muazzezin kendi köylerinde olmadığını yeminle temin ediyordu.


534. Salâhattin Beyi bir parça seviyorsa, buna sebep; Yusuf u çok kızdıran aczinin yanında, bu adamın harikulade denecek kadar iyi bir kalbe malik olmasıydı.


535. Salâhattin Bey kızı için pek lüzumlu bulduğu bu musiki derslerinin kesilmesinden memnun olmadı, fakat dikbaşlı olduğunu bildiği Yusuf la uzun uzun çekişmeye üşendi.


536. Yusuf bu anda karşısındakinin gözlerinde, ona ilk defa zeytinlikte rastladığı zamanki batıcı bakışları gördü ve kendini o zaman da olduğu gibi suçlu hissetti.


537. Babalarının cebinde çıkan beş on sarı lira ile Yusuf taki paralar cenaze masrafına, imama, müezzine gitmiş, Yusufun elinde birkaç mecidiyeden başka bir şey kalmamıştı.


538. Başka türlü olsa kendini bu kadar kaybetmez, dalgın gözleri, zaman zaman kocasına iliştikçe böyle çırpınmaz ve Yusuf a sarılan kolları bu kadar hummalı titremezdi.


539. Böylece küçük Yusuf, bir sur harabesi üzerinde çıkan bir yabani incir ağacı gibi, biraz sıkıntılı ve şekilsiz, fakat serbest ve istediği gibi, büyüyor, gelişiyordu.


540. Erkenden kalkıyor, kollarını ve boynunu açık bırakan beyaz geceliğiyle aşağıya koşuyor ve Yusuf a pekmez, tulum peyniri ve ev ekmeğinden ibaret bir kahvaltı getiriyordu.