Kelimeler: yalnız

Yalnız kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


41. Yalnız Şakirin ne mal olduğunu öğrenirse herhalde adını bile anmaz, değil mi?


42. Bu hah gören ev sahibi artık itiraz etmedi; yalnız Yusuf u odaya sokarak:


43. Çünkü, artık beni gördüğü yerde öteme berime dokunmuyor, yalnız kötü kötü bakıp geçiyordu...


44. Hulusi Bey in onu buraya çağırışının sebebi herhalde yalnız bu nasihatleri vermek değildi.


45. Yalnız bu kasabanın çocuklarıyla anlaşamadığı zamanlar köyündeki arkadaşlarını müphem birtakım hislerle aradığı olurdu.


46. Yalnız, bir müddet sonra, kafasının içinde yeniden azaplı şüpheler uyanır ve onu kıvrandırmaya başlardı.


47. Yalnız Salâhattin Beyi azıcık düşündüren bir mesele vardı: Kendisi ölürse Muazzezin hah ne olacaktı?


48. Şahinde, hiçbir fena maksadı olmadan, yalnız hep o dilini alıştırdığı ifade tarzı ile, cevap verdi:


49. Yalnız bir şeye aklım ermiyor: Şakir; zevkinde, safasında bir serseriydi; evlenmek aklına nereden geldi acaba?


50. Yalnız gece, Kaymakamın evinde yatağa yatırıldığı zaman, kendini kaybetti ve iki gün ateşler içinde sayıkladı.


51. Yalnız, gözlerinin bir kısmını meydanda bırakan gozkapakları, bu sakin uyku manzarasına korkunç bir mahiyet veriyordu.


52. Yalnız, sen bu heriflerin ne mal olduğunu anlamak istersen, bizim Kübra ile anasına bir sor.


53. Bu o kadar tabii olmuştu ki, karısına kızmayı bile akıl etmiyor, yalnız gitgide artan bir merakla:


54. Bu evde onlar olmadan oturmak, bu karşısındaki şişman ve zavallı mahlukla yalnız kalmak ihtimali onu yerinden sıçrattı:


55. Sırf evde yalnız kapanıp kalmamak, düşünmeye mecbur olmamak için annesiyle arkadaşlık ediyor, fakat Hilmi Beylere gitmek istemiyordu.


56. Taa kışa kadar hiçbir yerden hiçbir ses çıkmadı, yalnız kışın bazı vakalar, kendisiyle uğraşanlar bulunduğunu ona anlattı.


57. Yalnız Hilmi Beyin bağındaki köşkten şarkılar ve gürültüler geliyor ve bağda iki kadının dolaşıp üzüm yediği görülüyordu.


58. Yusuf un yalnız sırtı değil, kalpağının altından çıkan kısa kesilmiş siyah saçları, kıpkırmızı yanan kulakları da büyümüştü.


59. Araya giren soğukluğa rağmen Hilmi Beylere bile gidip geliyor, yalnız burada, Muazzezin başkasına sözlü olduğunu asla ağzına almıyordu.


60. Yalnız bu sefer pencere kanatlarının biraz daha yamulmuş, bazı evlerin çiğ bir boya ile boyanmış olduğuna dikkat etti.