Kelimeler: soğuk

Soğuk kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Dışarıda rutubetli bir soğuk vardı.


2. Parmakları soğuk yarıkların arasına girdi.


3. Herkese, hatta Kaymakama bile soğuk davranırdı.


4. Hava kapalı ve nemli olduğu halde soğuk değildi.


5. Adamakıllı soğuk bir günde Yusuf gene erkenden zeytinliğe gitmişti.


6. Vücudunu soğuk bir terin kapladığını ve boğazının acımaya başladığını hissediyordu.


7. Testilerdeki suyun bu vakitte onu kandıracak kadar soğuk olmasına imkân yoktu.


8. Kendini bu şehrin korkunç akıntısından, ancak, etrafında ördüğü bu soğuk duvarla kurtaracağını sanıyordu.


9. Orada asılı duran kaşık torbasından bir tahta kaşık alarak soğuk tencerenin başına oturdu.


10. Mütemadiyen gülen ve şarkı söyleyen arkadaşların yanı bu sessiz ve soğuk evden daha mı sıkıcıydı!


11. Oldukça soğuk havaya rağmen, belki de yaklaşmakta olan baharın verdiği bir cesaretle, düğün açıkta yapılıyordu.


12. Kadın envai türlü dualar, teşekkürlerle Yusufun ellerine sarılıyor, kız ise, hiçbir harekette bulunmadan, yabancı ve soğuk gözlerle bunlara bakıyordu.


13. Yusufun kendisine karşı gösterdiği soğuk tavırdan doğan infial zamanla azalıyor, yerini, Yusuf un böyle yapışının sebeplerini anlamak isteyen bir meraka bırakıyordu.


14. Yüzü korkunç bir hal alıyor, kuru gözleri patlayacak kadar dışarı fırlıyor ve çamur içindeki elleri asabi hareketlerle Muazzezin soğuk vücuduna sarılıyordu.


15. Havalar soğuk olduğu için, kepenklerinin yarısı kapalı duran şu karşıki dükkânın önünde, biraz sonra dünyanın en büyük fenalığını yapacağı insanla beraber oturduğu yaz günlerini hatırladı.


16. Hele Yusuf, o soğuk ve çatık kaşlı tavrıyla, bu evde sanki bir de Şahinde yaşadığını bilmemezlikten geliyor, kati bir lüzum olmadıkça ona bir kelime ile olsun hitap etmiyordu.


17. Muazzezin sarhoş halinde bile kendini Kaymakamm batıcı buselerinden kurtarmaya uğraştığını gördükçe, bir zamanlar hakikaten sevmiş olduğu bu kıza karşı bir parça merhamet duyar gibi oluyor, fakat arka arkaya gelip onu bir hayli üzmüş olan hadiselerin hatırası, içinde yerleşen bir hiddet ve artık her şeyin bitmiş ve tamir edilecek halden çıkmış olduğu düşüncesi, onu derhal soğuk ve lakayt haline döndürüyordu.