Kelimeler: sıra

Sıra kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


21. Şube Reisinin kızı Meliha bağda tek başına üzüm yemeğe devam ediyor, yalnız ara sıra başını kaldırarak Muazzezin nerede olduğunu görmeye çalışıyordu.


22. Ara sıra, akşamları, böyle kâh bir riyaziye kâh bir tarih kitabını eline alır, belki elli defa okuduğu yerleri bir daha gözden geçirirdi.


23. Ara sıra yeisle incelip titreyen, bazen tevekkül ve teslimiyetle ağırlaşan ve pesleşen bu sesleri, şimdi evinin bahçesinde dimdik uzanan Kaymakam muhakkak işitiyor ve anlıyordu.


24. İki kanatlı siyah bir kapıdan ufak fakat çiçekli bir bahçeye giriliyor; iki sıra şimşir fidanlarının ve birkaç küçük kayısı ağacının arasından geçildikten sonra karşıya tahta bir merdiven çıkıyordu.


25. Büyük annesinin ara sıra diğer ihtiyar kadınlarla beraber okuyup ağlaştığı Muhammediyeyi sıkıcı buluyor, Şube Reisinin oğlu Vasfıde pek bol bulunan, iki sütun üzerine basılmış, tercüme romanları da pek anlamıyordu.


26. Kahve ocağını müşterilerinden ayıran, üst kısmı raflardan müteşekkil tahta bölmede sıra ile dizilmiş nargileler ve dikine konmuş sarı bakır tepsiler parlıyor ve bir kenarda, kabzaları kadifeli kırmızı marpuçlar sallanıyordu.


27. Yusuf ara sıra lakırdıyı bırakıp küçük kıza doğru bakınca kız da başını ona kaldırır, güler, fakat ayağını bir taşa çarparak derhal yüzünü buruşturur, önüne bakmaya mecbur olur, böylece Yusuf u güldürürdü.


28. Daha her şey kaybolmamıştı, fakat Muazzez kendisini dayanılmaz bir cazibenin çektiğini, kendi iradesinin onu bu yoldan döndürmeye kâfi gelmeyeceğini anlıyordu, ara sıra beliren bir hissin şevkiyle, kendini daha kuvvetli bir insana sürükletmek, buradan uzaklaşmak istiyordu.


29. Yalnız, ara sıra, karı koca kavga ederken, adeta kin ve istihfaf ile Şahindeye dikilen gözleri, Salâhattin Beye ilişince öyle yumuşaklaşır, öyle tatlı ve birçok şeyler söyleyen kıvılcımlarla dolardı ki, bunu gören bir adam, Yusuf un içerisinde bizimkilere hiç benzemeyen, bizimkilerden çok daha derin ve büyük birtakım hislerin bulunduğunu zannedebilirdi.


30. Bir avcılığın bütün zevklerini ve tehlikelerini toplayan ve her defasında birkaç çocuğu gözleri görünmeyecek şekilde yüzü şiş olarak evine yollayan bu oyun, yaz mevsiminin en mühim eğlencelerindendi ve ancak, ara sıra oradan geçen ve kızdırılmış bir arının hücumuna uğrayan büyüklerin müdahalesi ile yarıda kalır, birkaç çocuğun, dayak yedikten sonra ağlayarak evine gitmesiyle sona ererdi.


31. Kasabanın en iyi suyu olan bu çeşmenin başı, bilhassa akşam üzerleri, mahşere dönerdi; testiyi taktıkları kolun mukabil tarafına meylederek ağızlarında sakız, çıplak ayaklarında nalınla gelen yetişkin kızlar; emzikli toprak bir ibrik ile ıkına sıkına gelen ve karanlığa kalınca ağlamaya başlayan çocuklar; ellerinde iki teneke, saçları ortadan ayrılmış, beyaz önlüklü kahveci çırakları hep burada toplaşırlar, konuşurlar ve sıra kavgası ederler, sonra kaplarını doldurup giderlerdi.