Kelimeler: manasız

Manasız kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. demenin manasız, hatta gülünç olduğunu farketti.


2. Yüzü fevkalade manasız bir ifade almıştı.


3. Esmer yüzünde manasız bir yorgunluk ifadesinden başka bir şey yoktu.


4. Yusuf bu yarım ve manasız cümleleri tamamiyle anlamış gibi cevap verdi:


5. Hayat bu derece manasız ve insan dünyaya boş durmak için gelmiş olamazdı.


6. Herhangi manasız veya yersiz bir hareketin onu kendisinden büsbütün alıp götüreceğinden korkuyordu.


7. Yalnız sen de bildiğini söylesen, böyle manasız homurtuları bıraksan daha iyi edersin.


8. Konuşurken gözlerini in- sana dikip sert sert ve Söyleyeceğin bu manasız şeyler miydi?


9. Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu.


10. Zaten mahallenin birçok kadınlarının arasında Muazzezde karşı karşıya gelmek manasız ve üzücü bir şeydi.


11. Yazık ki bu iş ona boş gezmekten daha az sıkıcı ve daha az manasız gelmiyordu.


12. Yaşlı erkeklerin lafları, şakaları, zevkleri Yusuf a gülünç ve manasız geliyor, gençlerin sonsuz boşluğu onu yabancılaştırıyordu.


13. Düşündükçe şimdiye kadar aldığı tavırları manasız buluyor ve kendisini de, başkalarını da boş yere sıkıntıya soktuğunu zannediyordu.


14. Rengi kaçmış dudaklarının kenarında şaşkın ve manasız bir tebessüm belirdi ve başını önüne çevirir çevirmez derhal silindi.


15. Avukat Hulusi Beyin pek sıkı fıkı ahbabı olmadığına göre, onun bu tesadüfi gibi görünen ziyareti pek de manasız sayılamazdı.


16. Birbirleri için ne kadar tabii ve lüzumlu iseler, etrafları için o kadar garip ve manasız olduklarını karanlık bir şekilde hissetmiyor değillerdi.


17. Nedense evde kalmak ona birdenbire manasız gelmiş, Şahindenin yanında oturmak, inanamadığı, fakat itiraz da edemediği sözler dinlemek onu boğacak kadar sıkmıştı...


18. Zaten Şahinde kadar manasız, dırdırcı, ne yaptığını bilmez bir kadına peygamberce bir sabır ile tahammül eden bu adam, Yusuf u ilk günden beri hayrete düşürüyordu.


19. Fakat bunun ilk tezahürleri karısının manasız ve lüzumsuz yerlerde lügat kullanması olurdur Salâhattin Bey bunları düzeltmek istedi mi, karısının gururu yaralanır ve derhal kızılca kıyamet kopardı.


20. Bazen kızın sözlerini hiç kesmeden, belki on dakika ve daha fazla dinliyor, gözlerinde anlayan, hatta aynı şeyleri hisseden ışıklar yanıyor, fakat karşısındakinin sözü biter bitmez, sanki hiçbir şey dinlememiş ve rüyadan uyanıyormuş gibi, kuru, yabancı, manasız bir cevap veriyor ve hemen uzaklaşıyordu.