Kelimeler: korkunç

Korkunç kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Şimdi bu ehemmiyetsiz hadiselerin her biri korkunç bir mana almıştı...


2. Şimdi ilk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir şiddetle istiyordu.


3. Kendini bu şehrin korkunç akıntısından, ancak, etrafında ördüğü bu soğuk duvarla kurtaracağını sanıyordu.


4. Hadiseler, gece vakti ve bir idare kandilinin ışığında konuşulduğu kadar ümitsiz ve korkunç değildi.


5. Ömrünün bu en güzel gecesini, ömrünün bu en korkunç gününün takip etmesi mi mukadderdi?


6. Bir kere eski ve korkunç hatıraları kafasından atabilmiş değildi, ikincisi kendisini burada oldukça yabancı buluyordu.


7. Fakat bunları unutturan hadise, yani onun bir adam öldürmüş olması, Şahindeye hiç de korkunç görünmüyordu.


8. Sarı mintanlı delikanlı, bir köylü için en korkunç şey olan bu yolculuk esnasında bile, gülümsüyordu.


9. Yalnız, gözlerinin bir kısmını meydanda bırakan gozkapakları, bu sakin uyku manzarasına korkunç bir mahiyet veriyordu.


10. Bu odada her şey ona, bilmediği bir dinin mabedine giren bir adam gibi, anlaşılmaz ve korkunç görünüyordu.


11. Muhayyilelerinin kısırlığı bu korkunç şeyi yalancı cazibelerle süslemelerine mani oluyor ve onlara, gelecek günlerin acılarını şimdiden düşündürüyordu.


12. Neden böyle korkunç çemberler onu sımsıkı bağlıyor, neden ona yavaş yavaş, sindire sindire en öldürücü işkenceler yapılıyordu?


13. Bütün bu korkunç işlerin olmasında karısının iradesinin bir alakası var mıydı ki, olmamasında da bu iradeye müracaat etsin.


14. Hiçbir şey düşünmüyor, sadece kaçmak, hayatının en korkunç devirlerini geçirdiği bu yerlerden mümkün olduğu kadar çabuk uzaklaşmak istiyordu.


15. Tekrar Edremitten ayrılıp köylere gideceğini ve oralarda gecelerin bundan sonra ne kadar korkunç geçeceğini tasavvur ediyormuş gibi içi ezildi.


16. Zaten, bir felakete sükûn ve itidalle tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir.


17. Yüzü korkunç bir hal alıyor, kuru gözleri patlayacak kadar dışarı fırlıyor ve çamur içindeki elleri asabi hareketlerle Muazzezin soğuk vücuduna sarılıyordu.


18. Bu anda bütün hayatıyla, bütün muhitiyle, bütün dünya ile hesap kesiyor ve bu hesaplaşma, şimdiye kadar her şeye baş eğdiği nispette korkunç oluyordu.


19. Fakat ortalık kararıp da yastığa dayanan başında hayallerin o korkunç oyunu tekrar belirmeye başlayınca, Yusuf yerinden fırladı, pantolonu ayağına, ceketi sırtına geçirip dışarı çıktı.


20. Onun, baktığı yeri kirletiyormuş hissini veren yapışkan mavi gözleri ve masanın üzerine yerleşip bir müddet orada kımıldayan korkunç derecede çirkin elleri, bir türlü zihninden çıkmıyordu.