Kelimeler: imkân

Imkân kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Çünkü başka türlü olmasına imkân yoktu.


2. Fakat konuşulanlardan bir şey anlamaya imkân yoktu.


3. Senden intikam almak istemesine filan imkân yok.


4. Fakat söylenen pınarın hangisi olduğunu kestirmeye imkân yoktu.


5. Merhumun bu heriflerle karşı karşıya oturup eğlenmesine imkân mı vardı?


6. Görenler, onun kendisinden daha büyük birkaç çocuğu bile yıldırabileceğine imkân vermezlerdi.


7. Salâhattin Beyin bir iki günde üç yüz lirayı bulabilmesine imkân yoktu.


8. Testilerdeki suyun bu vakitte onu kandıracak kadar soğuk olmasına imkân yoktu.


9. Zehirini akıtmasına imkân vermeden onu kıskıvrak yakalıyorlar ve müdafaa vasıtalarını elinden alıyorlardı.


10. Fakat Edremiti bırakıp gitmelerine imkân olmadığını söyleyince Hulusi Bey fikrini değiştirmiş, sözü başka taraftan açmıştı.


11. Onun aşkında da esas amil, diğerinin lüzumlu bir şey olması, onsuz hayatın tasavvur edilmesine bile imkân bulunmamasıydı.


12. Fakat bu kadının gözyaşları o kadar hakiki, o kadar içten gelmeydi ki, görenlerin onun teessürüne iştirak etmemelerine imkân yoktu.


13. Bir şey yapmaya imkân yoktu: Oyunu bırakmak tekliflerini Salâhattin Bey şaşkın, fakat sert bir el işaretiyle reddetmiş ve Hilmi Bey de:


14. Evvela Şakirle Alinin dostluğundan, çocukluktan beri aynı mahallede beraber oynadıklarından tutturup, ortada düşmanlık doğuracak bir meselenin asla geçmediğini, hele birbirlerini öldürmeyi düşündürecek sebeplerin mevcudiyetini tasavvura bile imkân olmadığını söyledi.


15. Evde meram anlatmaya asla imkân olmayan, seviyesi, ahlak telakkisi, dünyayı: görüşü ve itiyatları büsbütün ayrı bir mahlukla daimi bir beraberlik insanı dış hayatta da bedbin yapar ve bütün insanlardan şüpheye düşürür.