Kelimeler: ifade
Ifade kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?
1. Yüzü fevkalade manasız bir ifade almıştı.
2. Hacı Etemin yüzü büsbütün içerlemiş bir ifade aldı:
3. İlk önce içeri çağırılan Şakir ifade verecek halde değildi.
4. Eğer başka türlü ifade verip yalancı şahitlik edersen, leşini sererim!
5. Anlamak istemeyen bir ifade ile, hiçbir şey söylemeden, Yusufiın yüzüne baktı.
6. Gözlerinin altı şişmiş, yanakları sarkmış, yüzü daima yorgun bir ifade almıştı...
7. Yüzü, pis bir şeyin üzerine tükürüyormuş gibi, tiksinen bir ifade almıştı.
8. diyen bir ifade alıyor, kaşının biri kalkıyor ve dudakları aşağı doğru çekiliyordu.
9. Biraz da şaşkınlık ifade eden bu tebessüm ona daha esrarlı bir güzellik veriyordu.
10. Kız, yüzünde hep o taş kesilmiş ifade ile olduğu gibi anasının kucağına kapandı.
11. Şahinde sinirli ve küstah bir ifade ile onu süzerek: Pek mi öğrenmek istiyorsun?
12. Yüzünde ciddi bir ifade ile ve asla konuşmadan, para sürüyor, yahut kâğıt yapıyordu.
13. Davulcu oturduğu yerden kalkıp elini bağrına basarak: Aha namusum hakkı için dediğin gibi ifade vereceğim...
14. Şahinde, hiçbir fena maksadı olmadan, yalnız hep o dilini alıştırdığı ifade tarzı ile, cevap verdi:
15. Fakat buna cesaret edemedi, daha doğrusu bu arzusunu ifade edecek kelimeler bulmaya ve cümleler tertip etmeye muktedir olamadı.
16. İfade değiştirtmek, cürmü başkasının üstüne atmak, yalancı şahit bulmak, beş on kuruş mukabilinde bir zavallıya: Bu işi ben yaptım!
17. Yusuf yaklaşınca âdeti olduğu üzere elini arkadaşının omzuna koydu, yüzü gülüyordu, fakat bu gülüşte biraz da karşısındakini küçük gören bir ifade vardı:
18. Burada mühim olan, ifade edilen şeylerdi ve bunlar, insanı yerlere kapanıp yüzünü topraklara gömerek düşünmeye sürükleyecek kadar büyük, umumi ve bilhassa insanca idi.
19. Fakat kapı sahiden çalınıp Yusuf içeri girince kalbi hem bir sukutu hayal, hem bir sevinçle burkuluyor, yüzü ağlamakla gülmek arasında bir ifade alıyordu.
20. Kendisine karşı bilhassa Şahinde tarafından gösterilen ihtimam, fevkalade şüpheli görünüyor, Muazzezin hem ürkek, hem sokulgan; hem neşeli, hem pek meyus halleri, birdenbire, inanılmayacak şeyler ifade etmeye başlıyordu.