Kelimeler: hele

Hele kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Hele bunu hiç beklemiyordu.


2. Hayırlı bir kısmet çıksın hele!


3. Hele babası, Şahindenin tabiriyle kızıl gâvurdu.


4. Hele ben döneyim de, beraber oturup düşünürüz!


5. Hele bu kılıç mıdır nedir, bilmem bile!


6. Hele şimdi Kaymakam, kendini serbest bulunca var kuvvetiyle bize dayanacaktır.


7. Hele bir o düğününü yapsın da görelim, sonra biz de bizimkini yaparız...


8. Hele geceleri büsbütün boğulur gibi oluyor ve yorganın altında hırsla dizlerini yumrukluyordu.


9. Hele kocaman bir ekşi karadut ağacı bir mıknatıs gibi mahallenin çocuklarını çekerdi.


10. Hele böyle Şakir gibi hovardaları kadın kısmı nedense pek beğenir, sonunda da başını taştan taşa vurur.


11. Hele ramazan bayramı, bir aylık bir bekleyiş ve hazırlıktan sonra geldiği için, o nisbette coşkun olurdu.


12. Hele şu yere bakan oğlan, şu Yusuf yok mu, onun hesabını da görecek zaman gelir helbette.


13. Yusuf un bu aileden hoşlanmadığını, hele arkadaşı Alinin ölümünden sonra büsbütün kızacağını bildikleri için bu ziyaretleri evde söylemediler.


14. Hele Hulusi Beyin ağzından kaçırdığı imalı bir laftan, evdekilerin Hilmi Beylerle tekrar münasebete geçtiklerini ve onlara gidip geldiklerini anlayınca büsbütün şaşırdı.


15. Hele Yusuf haylazlık edeceğine senelerden beri bir baltaya sap olmuş olsa, veya Muazzeze göz koymayıp kızı Şakire verseydi, vaziyetleri herhalde başka türlü olurdu.


16. Hele bir gün Cennetayağındaki bağa davet edilip orada, uzaklarda dolaşan ve gözlerini kendisine diken Şakir Beye rastlayınca, bu aileden büsbütün soğudu, içini bir ürperme kapladı ve korkmaya başladı.


17. Hele Yusuf, o soğuk ve çatık kaşlı tavrıyla, bu evde sanki bir de Şahinde yaşadığını bilmemezlikten geliyor, kati bir lüzum olmadıkça ona bir kelime ile olsun hitap etmiyordu.


18. Evvela Şakirle Alinin dostluğundan, çocukluktan beri aynı mahallede beraber oynadıklarından tutturup, ortada düşmanlık doğuracak bir meselenin asla geçmediğini, hele birbirlerini öldürmeyi düşündürecek sebeplerin mevcudiyetini tasavvura bile imkân olmadığını söyledi.


19. Hele gözü Yusuf un kalem tutan başparmaksız sağ eline ilişince bu kadar komik bir manzaraya tahammül edilemeyeceğini belli eden bir gülüşle yüzü yayılmış, sarı fakat muntazam dişleri meydana çıkmıştı.


20. Bekârlığında fırsat düştükçe gönül eğlendirmekten geri kalmamış, bazen bir Ermeni hizmetçi ile, bazen bir zaptiyenin dul karısı ile de olsa, tatlı günahlar işlemiş ve hele yolu İstanbula düştükçe, Venedik ve Timoni sokaklarının kaldırımlarını aşındırmıştı.