Kelimeler: elinde

Elinde kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Öteki elinde bir tas vardı.


2. Bak oğlum, sağ elinde bir parmak noksan.


3. Bir arabacı, atların yanında, elinde kamçısı: Soğuktulumbaya, Cennetayağma!


4. Biz Şakirin elinde büyük, toplu bir tabanca gördük!


5. Derhal işinden atılır ve bu sefer tamamiyle onların elinde kalırdı.


6. Yusuf elinde idare ile tahta merdivenleri gıcırdata gıcırdata çıkmaya başladı.


7. Muazzez ise odanın boyunca uzanan yüksek sedirde, elinde dikişiyle, uyuklamakta idi.


8. Hoca, çocuğun aklına ve gözlerinin önüne gelince dudakları elinde olmayarak bir büküldü.


9. Muazezin, yavaşça oda kapısını açarak, elinde tepsi ile içeriye girdiğini ve kendisine kahve getirdiğini farzetti.


10. Elde bulunan bir tek çare, yani burayı bırakıp gitmek, Hilmi Beyin elinde o senet kaldıkça imkânsızdı.


11. Fakat Şahindeye bir türlü güvenemiyor ve kızını onun elinde bırakıp gideceği için biraz da telaş ediyordu.


12. Bu kasvetli ve şıpırtılı günde hiç ses çıkarmadan ilerleyen kafileyi görmek insana elinde olmayan bir ürkeklik veriyordu.


13. Az çok herkes sarhoştu ve İhsan bir elinde koca bir binlik, öbüründe teneke bir maşrapa ile dostlarını dolaşmaktan geri kalmıyordu.


14. Halbuki muhakemede mevcut olan ve zabıt varakasına nazaran, vaka mahalline candarma yetiştiği esnada Şakirin hâlâ elinde bulunan tabanca, küçük bir Browningdi.


15. Evleri Kurşunlu Cami ye yakın olanlar ise, bu caminin minaresinde elinde saatle bekleyen ve vakit gelince topçuya işaret veren müezzin Sarı Hafıza bakarlardı.


16. Öteki bu sefer tahta merdivenleri atlayarak indi ve meh- taptan aydınlanan avlunun öbür başındaki odalardan birine girerek elinde bir çıra ile geri geldi.


17. Babalarının cebinde çıkan beş on sarı lira ile Yusuf taki paralar cenaze masrafına, imama, müezzine gitmiş, Yusufun elinde birkaç mecidiyeden başka bir şey kalmamıştı.


18. Bir kere başkasının olan bu kızı nasıl olsa elinde farz ediyor, fakat onun kucaktan kucağa dolaşmasının Yusuf için ne acı bir talih olduğunu düşünerek gülüyordu.


19. O, kumral tüylü ve mor damarlı elinde ince bir çizgi halinde beliren ve derhal kuruyan kanlarla birlikte, vücudunu senelerden beri kemiren bir zehirin de dışarı çıkıp uçtuğunu sandı.


20. Çavuş tekrar gülümsedi ve masanın üstündeki torbacıkları ceketinin iç cebine yerleştirdi; elinde tuttuğu Browning tabancayı da, çekmecelerden birini çekerek, oradaki kâğıtların üstüne bıraktı ve gözü kilitleyip anahtarı yanına aldı.