Kelimeler: başında

Başında kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Kendisini merdiven başında bekleyen kocasının boynuna atılarak:


2. Merdivenin üst başında Önlerine ilk gelen odaya girdiler.


3. Sadece bir yorgunluk ve başında bir zonklama duyuyordu.


4. Gene yavaş adımlarla dışarı çıktı, merdiven başında çöküp oturdu...


5. Odasındaki tahta masanın başında oturuyor, kamış kalemlerden biriyle oynuyordu.


6. Yusuf masanın başında ayakta duruyor ve gözlerini Kaymakamın ellerinden ayıramıyordu.


7. Bir dağ başında, uzak bir köyde, başlarını koyacak bir yer bulurlardı elbette.


8. Böylece ziyanı, aklı başında olduğu zaman düşünmekten bile korkacağı bir miktara çıkıyordu.


9. İkisi de akşama kadar masa başında uyumak, öğle ve ikindi namazı kılmak suretiyle vakit geçirmişlerdi.


10. Muazzez ancak sofra başında ve birkaç kadeh içtikten sonra, bu misafirin yeni kaymakam olduğunu öğrendi.


11. Ocak başında iş görmeye çalışan kadın ikide birde tahta sandığı açarak içinden bir toprak tencere veya bir avuç tuz alıyordu.


12. Yanı başında oturan anası, mütemadiyen üstlüğü ile gözlerini siliyor ve ikide birde gelip kulağına birşeyler söyleyen, oğlan tarafına mensup kadınlarla konuşuyordu.


13. Bunların en başında bakkal Şerif Efendinin oğlu Ali vardı, muntazam mektebe giden ve hiç kimse ile kavga etmeyen bu çocukla evde annesinin yanında tanıştı.


14. Fakat ortalık kararıp da yastığa dayanan başında hayallerin o korkunç oyunu tekrar belirmeye başlayınca, Yusuf yerinden fırladı, pantolonu ayağına, ceketi sırtına geçirip dışarı çıktı.


15. Muazzezin orada, yanı başında ve tamamen kendisine terk edilmiş olarak yatması ona istediği kadar saadet vermiyor, hatta içini korkuya benzer bir nevi ürpermelerle dolduruyordu.


16. Madem ki hiçbir şeyi değiştirmeye iktidarı yoktu, her şey evvelden çizilen bir yolda yürüyecekti, o halde aklı başında bir insan, olanları tebessümle seyredip sırasını beklemeliydi.


17. Bu böyle gelmiş, böyle gidiyor ve kasabanın başında bulunanların aklı bile, hürriyete ve onun getirdiği birkaç müsavat fikrine rağmen, Hilmi Beyin oğlunun sahiden hapsedilebileceğini kabul etmiyordu.


18. Gelin; başında, sıra sıra altın ve incilerle yüklü bir fes taşıyor ve ince bir tül arkasına, iki demet sarı tel yanaklarının üsBugünden sonra, Muazzez, Kübradan büsbütün kaçar oldu.


19. Yusuf ortadaki bakır sahandan kuskus pilavı alıp ağzına atarken, o günkü hayatını gözünün önüne getiriyor ve tozlu bir odada, mürekkep lekeli bir masanın başında mutlak surette boş oturmanın hiçbir suretle müdafaa edilemeyeceğini hissediyordu.


20. Genç yaşında küçük bir kız çocukla dul kaldığı halde babasından ve kocasından kalan malları tek başına idare etmiş, ayağına mestlerini giyip aylarca zeytinlerinin başında dolaşmış, İstanbula ve İzmire yağ satmış, nihayet kızını oldukça fakir bir delikanlı olan Şerif Efendiye, Alinin babasına verince, biraz istirahate çekilmişti.