Kelimeler: arabanın

Arabanın kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


1. Torbaları arabanın içine bıraktı.


2. Arabanın içinde Muazzezin bulunduğunu fark etmemişti.


3. Yolu yalnız arabanın çıngırağının sesi dolduruyordu.


4. Arabanın ağzını kapayan vücut ona tükenmez bir emniyet hissi veriyordu.


5. Arabanın ağzını yarı yarıya kapayan Yusuf başını biraz sağa eğmişti.


6. Arabanın içi küçük çocuklarla dolmuştu: Bağrışıyorlar, konuşuyorlar ve düdük öttürüyorlardı.


7. Arabanın zeminini örten çulun altına sadece biraz kuru ot serpilmişti.


8. Arabanın tekerleri yarısına kadar suya gömülüp gittiğinden, şıpır şıpır sesler çıkarıyordu.


9. Arabanın kapısına yaklaşmış olan Muazzezin koluna başını dayayarak bir müddet derin derin nefes aldı.


10. Ne yapacağını, nereye gideceğini tayin edemeyerek arkasına döndü ve arabanın içine doğru yavaş sesle sordu:


11. Yusuf arabanın kapısında, kolları içeride ve başı müthiş bir yorgunlukla Muazzeze yaslanmış, hiçbir şey söylemeden bekliyordu.


12. Bunu pek tabii görmeliydi, çünkü arabanın içinde kimse yoktu ve hayvanları, sarı mintanlı genç bir köylü sürüyordu.


13. Artık yavaş yavaş ay yükseliyor ve arabanın üstünden aşarak ön tarafta sesli sesli yem yiyen hayvanların kulaklarını aydınlatıyordu.


14. Sonra Yusufun sırtı da acayipleşmişti: Bazen büyüyerek arabanın ön tarafını tamamen kapatıyor ve içerisi kapkaranlık oluyordu, zifiri karanlık.


15. Üstü açık ve tek atlı arabanın içine bir kilim ve onun üzerine bir şilte kondu, bunlar da bir halı ile örtüldü.


16. Yaylı arabanın boşluğa doğru uzanan oku hafif hafif sallanıyor ve içinde bulunan iki genç insanın nefesleri kuru ot ve keçe kokularına karışıyordu.


17. Burhaniye tarafına giden candarma geceyi Edremite yarım saat mesafede bulunan FrenkkÖyde geçirdikten sonra sabahleyin güneşin doğup oldukça yükselmesini bekledikten sonra, öğleye doğru, Burhaniyeye geldi ve caminin yanındaki bir kahveciden, akşam Ayvalık tarafına doğru bir arabanın geçtiğini öğrendi.


18. Muazzez bazen çenesini yavaşça Yusufun başına dokundurarak onun ter ve toz kokan saçlarını teneffüs ediyor, bazen de gözlerini arabanın ön tarafına çevirerek dışarı bakıyor, ay ışığında kımıldayan ağaçları ve üzerine gümüş pullar serpilen denizi gördükçe hayretle gözlerini kırpıştırıyordu.