Kelimeler: kenarına
Kenarına kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?
1. Yusuf yatağın kenarına oturmuştu.
2. Kübranın anası giderken anahtarı pencerenin kenarına bıraktı!
3. Şehrin kenarına gelince durdu ve etrafına baktı.
4. Muazzez bu sefer adamakıllı ağlayarak yatağın bir kenarına oturmuştu.
5. Yavaş yavaş kasabanın dışına kadar uzanarak Büyükçayın kenarına geldi.
6. Lakin Yusuf bağırmadı, elleri titreyerek minderin kenarına oturdu, yüzü sapsarıydı.
7. Yusuf, Hilmi Beyin bağına yaklaşınca çitin kenarına sinerek ilerlemeye başladı.
8. Bir gün Yusufun yattığı odaya gitti, yatağının kenarına oturdu ve sordu:
9. Ayaklarının ucuna basarak yatağın kenarına gidip oturdu ve karısına uzun zaman baktı.
10. Sabahleyin geldiği zaman oraya, duvarın kenarına bırakmış olduğu defterleri alarak hükümete gitti.
11. Yolun kenarına gelince bir dükkân çatısının altına sığındı; Hacı lilemin yüzüne bakmadan:
12. Bir aralık başını yavaşça sol taraftaki pencerenin kenarına dayadı ve derhal kendinden geçti.
13. Kolunu pencerenin kenarına dayamış ve başını, yorgunluktan bitkin bir halde, onun üstüne yatırmıştı.
14. Yusuf onu kolundan tutup çekerek tekrar yatağın kenarına oturttu ve yavaş, tatlı bir sesle sordu:
15. Şahinde söyleyecek söz bulamayarak başını çevirdi, anahtarı alıp kapıyı açtı ve içeri girince taşlığın bir kenarına çöküverdi.
16. Masanın kenarına konan ayaklı bir lamba sarı ışığını ancak oyuncuların halkasına veriyor ve odanın diğer tarafları sessiz bir loşluğa dalıyordu.
17. Perdeler sırma işlemeli yağlıklar ile bağlandı, kapının karşısına gelen duvarın kenarına bir konsol, bir ayna, bir masa saati ve iki karpuzlu lamba kondu.
18. Adamakıllı alçalmış olan güneş ağaçların tepelerini kıpkırmızı aydınlattıktan sonra yolun bir kenarına vuruyor, fakat yavaş yavaş oradan da çekilerek, ağaçların gövdelerinde, yukarıya doğru yükseliyordu.
19. Bu çok ateşli tarziye şeklinden ziyadesiyle mütehassis ve müteheyyiç olan Şahinde, gözyaşlarına büsbütün cereyan verir; bütün bunlardan bir şey anlamayan ve şimdi yatağın kenarına bırakılıvermiş olan küçük Muazzez de şikâyet ve sitem dolu ağlamasına devam ederdi.