Kelimeler: garip
Garip kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?
1. Şahinde garip bir gülüşle:
2. Bir müddet sonra garip sesler duyarak uyandı.
3. Eğer ağlıyorsa, bu pek garip bir ağlayıştı.
4. Şahinde gene aynı garip tebessümü muhafaza ederek:
5. Şakir bu hallere garip bir hazla bakıyordu.
6. Muazzezin kendisine haber bile vermeden gitmesi ona garip gelmiyordu.
7. Fakat bu sükût, kendisinin garip bir vaziyette olmasına mani değildi.
8. Masanın kenarındakilerin iri gölgeleri duvarlarda garip ve kocaman mahluklar gibi mübalağalı hareketler yapıyordu.
9. Salâhattin Bey bunları gördükçe hem seviniyor, hem de içini garip bir hüznün kapladığını hissediyordu.
10. Bu yabanın köylüsü kendisini en itibarlı ahbaplarının yanında böyle garip vaziyette bırakmaya nasıl cesaret ediyordu?
11. Kaşlarının çatıklığı ile garip bir tezat teşkil eden bu gülüş, Yusuf a tamamen yabancı geldi.
12. Birbirleri için ne kadar tabii ve lüzumlu iseler, etrafları için o kadar garip ve manasız olduklarını karanlık bir şekilde hissetmiyor değillerdi.
13. Siyah kuzu derisi kalpaklarından (ve doktorun fesinden) renkli yağmur suları süzülüyor, şakaklarında garip şekiller çizdikten sora çenelerinin altında birleşerek göğüslerine damlıyordu.
14. Yusuf annesiyle konuşurken, gözleri Kübraya iliştikçe başını çevirmiş ve üzerinde her zaman garip bir tesir yapan bu kızın mevcudiyetinin farkına varmamaya çalışmıştı.
15. Gölgesi bütün meydanı kaplayan büyük çınar hiç durmadan hışıldar; biraz ilerde, Karpuzoğullarımn büyük konaklarının damındaki leylek, yavrularına uçmak öğretmek ister ve garip takırtılar çıkarırdı.
16. Yusufun tahsile karşı olan bu lakaytlığı, Salâhattin Beyin de pek hoşuna gitmiyordu, ama çocuğun ne kadar garip tabiatlı olduğunu bildiği için, fazla ısrardan çekiniyordu.
17. Bu buruşuk yüzlü ve her sene budanmaktan şeklini kaybetmiş eğri büğrü ağaçlar, uzun bir hikâyeyi anlatan garip şekilli harfler gibiydi ve herhalde Yusuf bunların dilinden anlıyordu.