Kelimeler: bütün

Bütün kelimesi cümle içinde nasıl kullanılır?


41. Yusuf Ağabey, söyle bakayım artık; bütün bu işler ne demek oluyor?


42. Yusuf kapıyı itip eşikte belirince bütün odadakiler evvela hareketsizce birbirlerine baktılar.


43. Bu karşısında ağır ağır yemek yiyen adam, bütün o sözlerin hulasası idi.


44. Bütün bunlara mukabil kendisinin ortaya sürdüğü sebepler ve itirazlar ne kadar manasızdı!


45. Bütün bunları takip eden bayram, sahiden bir coşkunluk ve neşe devri olurdu.


46. Bütün yüzünün ifadesinde bir bezginlik, hatta daha ziyade bir nefret aksediyor gibiydi.


47. Memleketin bütün sözü geçen takımı seferber hale gelerek Salâhattin Beyi sıkıştırmaya başladı.


48. Muazzez annesinin bütün sözlerinin böyle iğneli ve acı olmasına çocukluğundan beri alışıktı.


49. Bir iş bulduğunu Yusufa bütün muamele bittikten, Balıkesirdeki mutasarrıflıktan cevap geldikten sonra bildirdi.


50. Bütün bunları gayet sükûnetle, adeta bir diriye hizmet edermiş kadar itina ile yapıyordu.


51. Bütün dışardaki arkadaşlarına rağmen Yusuf un asla ihmal etmediği bir tek kişi Muazzezdi.


52. Bütün sesler birbirlerinden daha kolaylıkla ayrılıyor; daha net, daha tatlı, daha anlaşılır oluyordu.


53. Bütün ümidim şu paradaydı, onu da ödedikten sonra, herifin bizden ne korkusu olacak?


54. Mavi çuha elbiseli kabadayılardan, nefti şeytanbezi giymiş efendilere kadar, İhsanın bütün dostları gelmişlerdi.


55. Oradan bütün kasabaya dalga dalga yayılan bir ses Yusuf u olduğu yere mıhladı.


56. Sonra vukuat gecesini hatırladı ve bütün kanlı teferruat zihninden bir an içinde geçti.


57. Şahinde fırsat bulduğu için Yusuf hakkında aklına geleni söyleyecek, bütün içindeki zehirleri dökecekti.


58. Konuşurken ara sıra durup bütün dişlerini gösterecek şekilde ağzını açarak sık sık nefes alıyordu.


59. Nihayet bütün bunları sisli bir havadaki ağaçlar gibi belli belirsiz, karışık bir şekilde hissetmek...


60. Yusuf bunları tahlil edecek seviyede olmamakla beraber, yerini bulamamanın azabını bütün teferruatıyla duymakta idi.